29 Şubat 2012 Çarşamba

Komşu kızı

Büyük şehirlerde hepimiz apartmanlarda yaşarız, ve bazen apartmanımızda hoşumuza giden bir hatun çıkabilir. Eğer bu hatun cici ve alımlı bir "komşu kızı" ise tadından yenmez, hemen onun hakkında fanteziler kurmaya başlarız (bakınız: Fantezilerimiz). İster bekar olalım ister evli veya nişanlı, eğer komşumuz güzel biriyse bir erkek olarak muhakkak arada sırada kendisine alıcı gözüyle bakarız. Onunla asansörde denk geldiğimizde, kendi katımıza çıkacağımız 10-15 saniye içerisinde ufak ta olsa bir muhabbet kurmaya çalışırız. Tabi bu güzel komşumuz eğer evli bir bayansa dikkat etmemiz gerekir, ona hayranlıkla veya ne düşündüğümüz belli olacak şekilde poposuna veya göğüslerine bakarken kocasına yakalanmamamız lazım yoksa kesin arıza çıkar.

Bugüne kadar çok ev değiştirdim, bazen güzel komşu kızlar da denk geldi ama açıkçası pek azıyla ilişkiye girecek fırsatım oldu. Fakat onlar hakkında o kadar çok fantezi kurdum ki.. Maalesef bunların %99'u fantezi düzeyinde kaldı. Erkekler komşu kızını bazen evlenilecek bir kadın olarak görürler (eğer saf, temiz ve namuslu hatun ise), bazen de sadece bir seks objesi olarak (eğer seksi ve fettan bir kadın ise). Aslında onu ne olarak gördüğünüzün pek önemi yoktur, her halükarda onunla ilgili fanteziler kurarsınız (bakınız: Erkeklerin Top 10 seks fantezisi).

Mesela güzel komşu hatunlar hakkında benim aklıma ilk gelen fantezi, onu duştan sonra havluya sarılmış bir şekilde yakalamaktır. Farz edin ki evinizde zeytinyağı eksik ve komşunuzdan rica etmek için kapısını çalıyorsunuz. Henüz duştan yeni çıkmış ve dolayısıyla havluya sarılmış hatun kapıyı açıyor. Veya aynı senaryo ama bu sefer hatun duşta değil; bir hafta sonu sabahı kapısını çalıyorsunuz ve hatun yataktan az önce kalkmış ve seksi dantel iç çamaşırları (bakınız: Dantel) üzerine saten sabahlığını giymiş bir şekilde kapıyı açıyor. Böyle bir durumda hatunun neresine bakacağınızı şaşırırsınız, diliniz dolanır.

Diğer bir fantezide ise, komşu hatun evindeki bir elektrik arızasını çözmeniz için size baş vurur ve siz de bir erkek olarak derhal yardımına koşarsınız. Hatunun evine girdikten sonra kuracağınız muhabbetle kadının aklını çelebilir ve ilişkiye girebilirsiniz. Yalnız dikkat: mümkünse evli olmasın.

Başka bir fantezide ise, asansöre beraber binersiniz ve şansınıza elektrikler kesilir. Kesinti uzadıkça bu sıkıntılı ve gittikçe ısınan dar alanda önce korkmamak için muhabbete başlanır, daha sonra terlememek için üzerinizdeki kalın giysiler çıkartılır, ve daha sonra ise hatun oracıkta becerilir. Asansörü çok sallamamaya bakın.

Tüm bunların yanında, başka bir fantezinizde evinizde bir parti veriyor olabilir ve dolayısıyla o tatlı komşunuzu da çağırmış olabilirsiniz. Hoş müzikler, içilen içkiler, ve girilen muhabbetler sonucunda gecenin ilerleyen saatlerinde arkadaşlarınız yavaş yavaş evi terk ettiklerinde geriye sadece siz ve o kalmış olabilir. Tabi hal böyle olunca herhalde eliniz armut toplamaz ve ilk girişimi yaparsınız, onu sabaha kadar "mutlu" edersiniz.

Her neyse, bunların hepsi sadece hoş birer fantezi. Burada sadece hayal kuruyoruz. Böyle olayların gerçekleşmesi ancak saçma sapan porno filmlerde olur. O yüzden siz siz olun komşu hatunlara sakın ola ki azıp ta saldırmayın, sadece fantezi kurun. Kim bilir, belki bir gün şans yüzünüze güler ve "piyango" vurur.

27 Şubat 2012 Pazartesi

Mavi haplar

Mavi hap dediğim zaman her halde bir çoğunuz anlamışsınızdır neden bahsettiğimi: Viagra. Aslında sadece Viagra'nın reklamını yapmayalım, Cialis ve daha bir cok meşhur hap belli bir yaştan sonra erkeklerin "erkekliğini" kurtaran hap olarak ün salmıştır. Hemen söyleyeyim de yanlış anlaşılmasın: çok şükür ki bugüne kadar benim bu haplarla bir tecrübem olmadı (ama ileride lazım olmayacak demek değildir tabi bu), ben sadece arkadaş çevremden duyduğum bazı olayları aktaracağım. Ayrıca, bu yazıda kesinlikle bu tip hapların reklamını yapmıyorum, sağlıkla alakalı bir konu olduğu için doktorunuza danışmadan kesinlikle kullanmayın diyorum.

Erkeklerin en gurur duyduğu şey "erkeklik"leridir, yani seks kabiliyetleri. İlk mastürbasyon (bakınız: Mastürbasyona devam) yapmaya başladığı ergenlik çağından bu yetisini kaybedeceği yaşlılığa kadar bir erkek gerek eliyle gerek gerçek bir kadınla - veya bazen erkekle - aletini fütursuzca çalıştırır. Erkeğin hayatı boyunca beraber olduğu tüm kadınlar, tıpkı bir avcının trofisi gibi, onun hayat akışında bir "artı" olarak yer alır. İlk başlarda süper aktif kullanılan "alet" bir süre sonra bazı kabiliyetlerini kaybetmeye başlar, tıpkı aşınan bir metal gibi yorgun düşmeye başlar, boynu bükülür. İşte bu gibi durumlarda erkeğin bir "yardımcıya" ihtiyacı baş gösterir, yardımına "mavi hap" veya muadilleri gelir.

Bir erkek için seks hayatındaki en korkunç şey ufaklığın kalkmamasıdır, yada tam olarak kalkmaması diyelim. Düşünün bir; karşınızda enfes bir hatun var, size vermek için yanıp tutuşuyor, siz de onu çok beğendiniz ve becermek istiyorsunuz, ama sorun şu ki ufaklıkta fazla bir hareket yok, veya olsa bile ilk seferden sonra ikinciye mecali yok. Yaşça benden büyük abilerimden ve bazı kız arkadaşlarımdan duyduğum kadarıyla bu haplar inanılmaz işe yarıyormuş, aleti resmen "taş" gibi yapıyormuş ! Ondan sonra da canınız ne zaman isterse asker "hazır" bekliyormuş, hemen işe girişebiliyorsunuz, hemde defalarca.

Yaşlı sayılabilecek bir abimizin anlattığına göre, kendisi Cuma akşamından bu haptan alıyormuş ve tüm hafta sonu defalarca yapıyormuş. Gerçi ne kadar doğru bilemem ama en azından 24 saat etkili olur sanırım. Benden bir kaç yaş daha genç veya aynı yaşlarda olan bazı arkadaşlarımdan duyduklarım da hep bu yönde, yani bacaklarının arasında bir "taş" hissi ve dolayısıyla bir gecede üç - dört - beş çok rahat oluyormuş ! Hatta bir diğer arkadaşım bu sayede eşini sürekli zevkten delirttiğini ve dolayısıyla evlilikleri kurtardığını söyledi. Tüm bunların yanında, bir kız arkadaştan duyduğum kadarıyla bir gecede 8 defa arka arkaya yapabilmiş erkek arkadaşı ! Helal olsun diyorum; yoo erkeğe değil, bu 8 defaya dayanabilen hatuna helal olsun. Büyük bir ihtimalle darma dağın olmuştur.

Her neyse, kısa sözün özü bu mavi haplar ve türevleri bir çok erkeğin işine yarayabilir, hatta evliliklerin ve ilişkilerin kurtarıcısı olabilir. Belli bir yaştan sonra kadınlarını - veya başka kadınları - bolca tatmin etmek isteyen (bakınız: Kadını mutlu etmek) ve cinsel olarak aktif kalmak isteyen erkeklerin en yakın dostu olabilir bu haplar. Ayrıca, sizden çok daha genç bir kadınla beraberseniz ve onu başka erkeklere kaptırmak istemiyorsanız yapabileceğiniz en önemli hamle bu haplara başvurmaktır. Tabii ki yaş kemale erip te "kuş" son nefesini verdikten sonra (bakınız: Ötmeyen kuş !)  artık yapacak pek bir şey kalmıyor.

Kadın dediğin...

Önceki yazılarımızda erkeklerin nasıl olması gerektiğinden bahsetmiştik (bakınız: Erkek dediğin), şimdi sıra kadınlara geldi, bakalım erkek gözünden bir kadın nasıl olmalıymış?

Öncelikle, "Kadın kadınlığını bilmeli!". Yanlış anlamayın lütfen; kadınlar erkeklerden sonra gelir yada ikinci sınıf vatandaştır manasında söylemiyorum. Aksine, kadınlar bir numaradır ve bir çok konuda biz erkeklerden daha akıllıdır, bunu kabul etmemiz lazım. Kadınlık'tan kastımı aşağıdaki şekilde daha detaylı anlatabilirim:

Seks: Tıpkı erkekler gibi, kadınlar da sekste aktif olmalı ve erkeğini doyurmalı. Yatakta her şeyi erkekten beklemek doğru değil, bazen kadın da üste çıkmalı ve kontrolü ele almalıdır. Erkeğini tahrik etmek, onu idare etmek, gaza getirmek, kısacası erkeğini mutlu etmek bir kadınlık görevi olmalıdır. Tıpkı erkeğin kadınını mutlu etmesi gerektiği gibi (bakınız: Kadını mutlu etmek).

Giyim - kuşam: Kadınlar her zaman erkeklerden daha iyi giyinir, kendisine daha özen gösterir. Bir erkeğin ilgisini çekmek öncelikle kadının bakımlı olmasından geçer. Dozunda ve abartısız bir makyaj, uygun yapılı saçlar, bakımlı eller ve cilt, hoş veya seksi bir kıyafet, dantel ve seksi iç çamaşırları (bakınız: Dantel) her zaman için erkeğin ilgisini çeker ve onu kadına yaklaştırır.

Dır dır: Kadınların asla yapmaması gereken şey dır dır'dır (bakınız: Karı dır dırı). Erkekler dır dırcı bir kadından nefret ederler, bay gelir. Bu tip kadınlar erkekleri delirtirler, ama kötü manada. Eğer sevgili ise zamanla erkek soğur ve başka sevgili bulur, ayrılırlar. Eğer karı - koca ise o zaman kocanın aklı ve gözü başka kadınlara kayar ve karısını aldatır.

Ev işi: Ev işi derken illa da yerleri ve camları silsin, çamaşırları çitilesin demiyorum. Ama en azından erkeğine yemek yapsın, ortalığı biraz toparlasın falan. Karnı tok bir erkek lokum gibi olur, her dediğinizi yapar. Erkekler için yemek ve sevişmek en önemli aktivitelerdendir, bu ikisini ona sağlarsanız sizden iyi kadın olmaz, unutmayın !

Televizyon: Erkeklerin ve kadınların televizyon zevkleri uyuşmaz, gayet doğaldır bu. Kadınlar genelde romantik komedi, aşk - meşk, bir sürü yerli dizi vb gibi şeylerden hoşlanırlar. Erkekler ise daha çok vurdulu - kırdılı filmler, aksiyon diziler, futbol vs gibi programlardan. Bu durumda her iki taraf ta zorla birbirinin programını seyretmek zorunda değil. Yeter ki kadın, erkek diğer odaya maç seyretmeye gittiğinde adamın başının etini yemesin. Her ikisi de ayrı odalarda ayrı programları seyredebilirler, illa da koltukta sarmaş dolaş oturup birinin sevip diğerinin nefret ettiği bir program seyretmek şart değil.

Para - Pul: Para konusunda kadınlar erkeklere göre daha müsriftir. Tabii ki pek çok masrafları var: işi için güzel giyinmeli, makyaj malzemelerine para yatırmalı, yüzük kolye vs almalı, falan filan. Ama kadın müsrif olmamalı, har vurup harman savurmamalı, erkekten illa da çok pahalı ve lüks hediyeler beklememeli - eğer Trump ailesinin bir ferdiyle evlenmediyse tabi. Kendisine alınan bir çiçek, güzel bir yerde yemeğe götürülmek, yanağına bir öpücük ve kulağına söylenen hoş sözlerden de haz duyabilmeli ve ona yetebilmeli.

Duruş: Tıpkı erkek gibi, kadının da bir "duruşu" olmalı. Nasıl "erkek gibi erkek" oluyorsa "kadın gibi kadın" da olmalı. Kendi ayakları üzerinde durabilmeli gururlu olmalı, mağrur olmalı, dedikodu yapmamalı, her şeyi erkeğe ödetmemeli arada sırada o da erkeğine ufakta olsa bir şey ısmarlamalı, başka erkeklere bakmalı ama asla onlarla yatmamalı, erkeğin hangi yemeklerden hoşlandığını veya ona alış veriş yapabilmek için hangi rengi sevdiğini bilmeli, erkeğiyle her an her yerde sevişmeye hazır olmalı, saçma sapan laflarla adamın tepesini attırmamalı, zırt pırt salya sümük ağlamamalı, kaynanasına iyi davranmalı, her zaman temiz pak olmalı, sır tutabilmeli (bakınız: Sır tutma), akıllı olmalı, fantezilere açık olmalı (bakınız: Fantezilerimiz), ve saire, ve saire.

Eğer böyle bir kadın bulursanız bana da haber vermeyi unutmayın.

26 Şubat 2012 Pazar

Çakma orgazm

Erkeklerin sekse olan düşkünlüklerinden bahsederiz hep. Bir erkek için seks, nefes almak gibi, su içmek gibi, her daim yapılması gereken bir şeydir. Ve biz erkekler "erkekliğimize" çok güveniriz, kadınımızı her zaman tatmin etmeye çalışırız. Durun, sanırım abarttım; her zaman değil aslında, arada sırada diyelim. Çünkü erkek biraz bencildir, önce kendini tatmin etmek ister, sonra kadınını... Her ne kadar sekste beraber boşalmak her iki taraf için en ideali olsa dahi gerçek hayatta genelde erkek kadından daha önce boşalır, ve dolayısıyla kadının hevesi kursağında kalır.

Erkek için bir kadını tatmin etmek ve sekste başarı puanı genelde onu orgazma ulaştırmakla değerlendirilir. Eğer sevişirken kadın yeterli derecede inliyor ve en sonunda titreyerek orgazma ulaşıyorsa bu bir erkek için "harika" olarak değerlendirilir. Ama gelin görün ki pek çok erkek bırakın kadını orgazma ulaştırmayı, yatakta zevk almasını bile pek sağlayamaz; ya erken boşalır ve işi biter ya da hatalı veya "ters" pozisyonlar yüzünden G noktasını bir türlü bulamaz ve kadını strese sokar. Oysaki kadın her cinsel birleşmede orgazm olmak ister, tıpkı erkeklerin boşalırken aldıkları haz gibi. Ama nafile.

Peki böyle bir durumda kadın ne yapar? Aslında bu durum kadın için hakikaten zor bir durumdur; adama bir laf söylese sevgilisinin "erkekliğiyle" dalga geçmiş gibi olacak ve onu bunalıma sokacaktır, hiç bir şey söylemese bu sefer de erkeği aynı hatayı sonraki seferlerde yapmaya devam edecektir. O zaman kadının yapacağı şey, sevişme sırasında maksimum zevki almaya çalışmak ve orgazma ulaşamasa bile sanki "yakıcı kumlardan serin sulara atlıyormuş" gibi yapıp orgazm taklidi yapmaktır. Gerekiyorsa adamın işi bittikten sonra kadın gidip kendi kendini tatmin etmelidir (bakınız: Mastürbasyona devam), bari zevki yarıda kalmasın.

Peki erkekler sahte orgazmı anlayabilirler mi? Eğer kadınlar çok abartmazsa anlamazlar. Yani kalkıpta tüm mahalleyi ayağa kaldıracak şekilde çığlıklar atmayın, tırnaklarınızı kaplan pençesi gibi adamın sırtından saplayıp ciğerlerinden çıkartmayın, bariz belli olur. Sonuçta kimse size "yılın en iyi kadin oyuncusu" veya "en iyi orgazm çığlığı" Oscar ödülünü vermeyecek.

Bir de madalyonun öbür yüzüne bakalım. Özellikle son yıllarda günlük hayat ve iş stresine bağlı olarak bazı erkekler cinsel ilişki sırasında çok geç boşalırlar veya ufaklıkları bir anda "söner". Böyle durumlarda kadının keyfini kaçırmamak ve işi çok uzatmamak için boşalmış yani orgazm olmuş taklidi yaparlar. Oysaki boşalan hiç bir şey yoktur, ama kadının öyle zannetmesini isterler, nasılsa "ufaklık" kadının bacaklarının arasındayken ne geldiğinin farkına varması imkansızdır. Kadını yatakta saatlerce becermek bir marifet değildir, tıpkı 2 dakikada becermenin de marifet olmadığı gibi - ama Quickie'ler hariç (bakınız: Şipşak seks). İşin kötüsü, bir çok kadın sahte orgazm taklidini çok iyi yaparken bir çok erkek bunu beceremez, yani genelde kadınlar sahte orgazmı gayet rahatlıkla anlayabilirler. Çakma bir orgazmı en iyi ele veren şey yüzünüzün mimikleridir; orgazm taklidi yaparken yüzünüzü garip şekillere sokmanız foyanızı meydana çıkartabilir, o yüzden taklit yaparken partnerinizin yüzüne yada gözlerine bakmayın. Erkek açısından sahte orgazmı gizlemenin en iyi yolu ise prezervatif ile seks yapmaktır, taklitinizi yaptıktan sonra prezervatifi hemn yok edin ve çöpe atın, partneriniz içinde ne olduğunu - daha doğrusu ne olmadığını - görmesin.

Gerçeği söylemek gerekirse, sahte orgazmlar yerine gerçeğini yaşamak istiyorsanız her iki tarafın da özellikle ruhsal ve mental olarak iyi zamanında sevişmeniz gerekir. Aşırı yorgunsanız, o gün çok mastürbasyon yaptıysanız, işte çok stresli bir gün geçirdiyseniz, çok sarhoşsanız, çok fazla seks yapıp boşaldı iseniz, büyük bir ihtimalle o gün orgazma ulaşmanız imkansız gibi bir şeydir.

25 Şubat 2012 Cumartesi

Sen hiç aldattın mı?

Bu soruya ne cevap verirsiniz? Aslında soruyu kime, ne zaman ve hangi ortamda sorduğuna bağlı biraz. Mesela kel alaka bir ortamda ve bir kaç kişinin içinde soruyorsan cevap "Hayır" olacaktır. Eğer bir kadına soruyorsanız büyük çoğunluğu "Hayır" diyecektir - yalan dahi olsa. Çünkü toplumumuzdaki algıya göre erkek aldatabilir ama kadın asla aldatmamalıdır, yoksa büyük orospu olur !

Peki bu soruyu bir erkeğe sorarsak ne olur? Yukarıdaki bir örnekte dediğimiz gibi, eğer bir kaç kişinin içinde soruluyorsa cevap "Hayır" olacaktır. Eğer karısı veya sevgilisi direkt adama soruyorsa cevap yine "Hayır, asla !" olacaktır. Eğer kankası soruyorsa o zaman cevap büyük bir ihtimalle "Evet, ama çaktırma" olacaktır. Her ne kadar erkek diğer örneklerde soruya "Hayır" cevabı verdiyse de, genelde bu külliyen yalandır çünkü erkek öyle veya böyle aldatır ! (bakınız: Erkekler neden aldatır?).

Şimdi kendinizi düşünün bir, eşinizi aldatsanız bunu ona söyler misiniz? Tabii ki hayır, aksi takdirde kendi ayağınıza kurşun sıkmış olursunuz ve büyük ihtimalle bu iş boşanmaya (bakınız: Boşanma sanatı) veya ayrılmaya kadar gidebilir. Bu güne kadar kaç defa ve kaç kişiyle aldattığınız önemli değil; ister 1 ister 200 kadın veya erkek, ne fark eder? Eğer aldatıyorsanız bu işi usturuplu yaptıktan sonra kimsenin bunu bilmesine gerek yok, hatta en yakın kankalarınızın bile. Ama siz çenenizi tutamayıp birilerine açılırsanız dikkatli olun, eninde sonunda bu nahoş haber eşinizin kulağına gidebilir. Her ne olursa olsun, eşiniz size ne derse desin, her zaman inkar edin. Yatakta başka bir kadınla basılsanız dahi her şeyi inkar edin ! Gerekirse karşı atağa geçip onu veya başkalarını suçlayın: "bana artık vermiyorsun (bakınız: Kadın vermezse), beni artık tahrik etmiyorsun, sen de beni aldattın, sarhoştum hatırlamıyorum, o karı beni bir anda yatağa attı, onunla sadece ters ilişkide bulunuyorum" vs gibi..

Bu soruya ben ne cevap mı veririm? Sizce??

24 Şubat 2012 Cuma

Kadın hamile kalınca

Erkeksiniz ve evlisiniz.. Eşinizle bir kaç yıldır berabersiniz; bazen kötü anlarınız oldu ama genelde iyisiniz, zaten her evlilikte birazcık kavga o evliliğin tuzu - biberidir derler. Gezdiniz tozdunuz, eğlendiniz, yediniz içtiniz. Ve en sonunda eşinizin biyolojik saati artık zil çalmaya başladı, çocuk yapma vaktinizin geldiğini söyledi. Siz büyük bir ihtimalle önce çok istekli değildiniz (bakınız: Çocuk mu, asla !), ama daha sonra "seve seve" kabul etmek zorunda kaldınız yoksa eşiniz size başka şans tanımazdı. Zaten kadın milleti çocuk konusu oldumu allem ediyor, kallem ediyor, ne yapıp edip size istediğini yaptırıyor. Dolayısıyla en sonunda çocuğu "koydunuz" (bakınız: Çocuk nasıl yapılır?). İyi de yaptınız...

Eşinizin adeti atladı, prediktör ve laboratuvar testi yaptırdı ve harika haber: eşiniz hamile, çocuğunuz olacak. Eşinizde büyük bir sevinç, siz de ise biraz korku biraz endişe, az biraz da sevinç. Bir kaç ay geçti, testler yapılıyor arada ve ultrasonla bakılıyor, çok şükür ki düşük riski yok ve embriyo formatındaki bebeğiniz gayet sağlıklı büyüyor. Ne kadar güzel değil mi? Tabii ki güzel, ama keşke o kadar kolay olsa her şey. Neden mi? Çünkü karınız değişmeye başladı. Hayır, sadece fiziksel anlamda demiyorum. Önüne geleni yemesi ve karnının - ve poposunun - şişmesi gayet doğal, üstelik kabul etmelisiniz ki bizim kadınlarımız hamile kalınca pek öyle Ebru Şallı yada Britney Spears'in hamileliklerindeki gibi seksi gözükmezler. Ama duygusal ve mental olarak da değişmeye başladı. Artık havadan sudan sebeplerle evde kavgalar patlak veriyor, yaptığınız her hareket ona batıyor, her lafınız için alınganlık yapılıyor, aranızda sık sık tartışma çıkıyor. Ona ne kadar ilgi gösterseniz, yalan bile olsa onu ne kadar sevdiğinizi söyleseniz, yardımcı olmaya çalışsanız her şey boş; ona göre siz hala hiç bir işe yaramıyorsunuz, onun halinden anlamıyorsunuz, ona hiç yardımcı olmuyorsunuz ! (bakınız: Erkekler odun mudur?).

İşte o anlarda "acaba" diye düşünmeye başlıyorsunuz, "acaba çocuk yapmasaydık daha mı iyi olurdu?" diye.. Çünkü severek evlendiğiniz munis ve anlayışlı kadın gitti, yerine cadı ve huysuz bir karı geldi. Hakikaten inanılacak gibi değil. Bazı arkadaşlarınız size moral vermeye çalışıyor: "merak etme Ahmetçiğim, hamileliğin dördüncü ayından itibaren kadınlar mutluluk hormonu salgılar, her şey yoluna girecek". Yalanınızı yiyeyim, yok öyle bir hormon ! "Mutluluk" denen şey karının lügatından silinmiş, "hoşgörü" desen aklından uçmuş gitmiş, sevgi ve saygı desen "o da ne?" diye soracak duruma gelmiş. Hele hele seks hiç yok, sıfırlanmış (bakınız: Seks mi, o da ne?).

Sonuçta ne mi oluyor? Erkek açısından ızdıraplı bir 9 ay geçtikten sonra (hamilelikte sadece kadınların acı çektiğini zannedenler çok yanılıyorlar !) nihayet çocuğunuz doğuyor ve siz önünüzdeki bir 20 yıl kadar daha da ızdıraplı bir sürece giriyorsunuz. Beyler, eşiniz hamile kaldıktan sonra onu artık unutun ! Terk edin manasında değil, yani eski karınızı unutun, yerine başka formatta bir kadın geliyor. Bundan sonra ne mi yapacaksınız? Ya bu tecavüzden "zevk" alacaksınız ya da mutluluğu ve huzuru başka kadınların kollarında arayacaksınız (bakınız: Erkekler neden aldatır?).

23 Şubat 2012 Perşembe

Dantel

Dünyadaki tüm erkek ve kadınlar Victoria Secret show'larına bayılırlar, tabii ki "meleklerine" de. Özellikle her yılbaşı gece yarısı, eğer evde kutlamaya karar vermişsek, televizyonun karşısına geçer ve ağzımızdan salyalar akarak seyrederiz o şovu. Erkekler defiledeki mankenlere bakıp onlar hakkında fanteziler kurar (bakınız: Fantezilerimiz), kadınlar ise bir yandan iç çamaşırların güzelliğine bakarken bir yandan da mankenlerin güzelliğini kıskanırlar. Gözümüzü hem o sütyen ve külotlardan hem de onların içindeki kıvrımlardan alamayız bir türlü, hayaller alemine dalarız.

Ne güzeldir şu dantel iç çamaşırları değil mi? Çok hoştur, insanın içini gıdıklar, göz zevkine hitap eder, seksidir, kışkırtıcıdır. Her kadında düzinelerce dantel iç çamaşırı vardır, yakışsa da yakışmasa da dantelli şeyleri severler. Büyük bir ihtimalle erkekler danteli kadınlardan daha çok severler, bizleri gaza getiren, içimizi ısıtan, ufaklığı uyandıran bir etki yaratır dantel erkeklerin aklında. Kadınların her daim dantelli ve seksi iç çamaşırları giymesini isteriz, her an her yerde işi pişirmeye hazır olmak isteriz (bakınız: Şipşak seks). Dantelli ve mini minnacık o iç çamaşırlar, dantellerin arasından gözüken göğüs uçları, poponun arasına kaçan ip gibi külot, ve bacak arasından kabaran şeftali bizi kudurtur.

Eğer sevgiliniz veya karınız harika bir vücuda sahipse ona sürekli bu seksi dantelli iç çamaşırlarından hediye alırsınız, hem de her renginden. Onları her akşam giymesini istersiniz, eve geldiğinizde size defile yapsın diye. Hatunu yatağa - veya oracıkta koltuğa - attığınızda iç çamaşırlarını nazikçe ellerinizle - veya dişlerinizle - çıkartırsınız, dantellerine zarar vermeden. Yada onları hiç çıkartmadan sevişirsiniz sevgilinizle, dantellere sürtünerek. İşiniz bittikten sonra da o iç çamaşırlarını alıp yüzünüze götürür ve derin derin içinize çekersiniz, kadınınızın kokusunu aklınıza kazımak için.

Ey dantel ! sen nelere kadirsin, erkeği nasıl bu kadar baştan çıkartabiliyorsun? İnanılacak gibi değil. İyi ki varsın, hayatımıza renk katıyorsun, sağol, var ol...

22 Şubat 2012 Çarşamba

Kız tavlama mekanları

Erkeklerin en büyük merakı kadınlardır, daha doğrusu kadınlarla sekstir - Gay'leri konumuzun dışında bırakıyorum (bakınız: Gay, Gay, Guy olayları). Lise yıllarından itibaren hemen bir kızı yatağa atmaya bakarız (bakınız: Milli olmak) ve ömrümüz boyunca da sürekli kadınlarla yatmaya çalışırız. Lise yıllarında bir kız tavlayıp yatağa atmak genelde zordur (bakınız: Kız değilsen orospusundur !), bekaret ve kızı atacak ev bulamama sorun yaratır. Üniversite yıllarında bu iş daha kolaydır çünkü hem erkekler hem de kızların seks içgüdüleri gelişmiştir ve daha cesur davranırlar, birbirlerini daha kolay tavlarlar ve yatağa atarlar. Bu yazımızda lise veya üniversite yıllarımızda kızları nerede ve nasıl tavladığımızdan bahsetmeyeceğiz, asıl erişkin olduğumuz orta yaşlarda bu işi nasıl yapacağımızdan bahsedeceğiz biraz. Öyle ya, yaşımız 30-45 arası ise nerelere takılmak lazım ve hangi mekanlardan yatağa atmalık hatun bulabiliriz (bakınız: Kadını yatağa atmak) ona bakmak gerek. Konumuz bu olacak.

Barlar: Barlar ve gece kulüpleri yeni hatunlarla tanışmak için en uygun mekanlardır. Alkol, müzik, loş ve egzantrik ortam her iki tarafı da gaza getirir. Bu mekanlara gelen kadınlar genelde hoş ve seksi giyinirler çünkü kendilerini erkeklere beğendirmeye çalışırlar. Aslında onlar da hoşça vakit geçirebilecekleri ve belki de çılgınca sevişebilecekleri bir erkek aramaktadırlar, ama bu isteklerini yüksek sesle söylemezler ve kendilerini ağırdan satarlar. Dikkat etmeniz gereken şey, sarhoş olup yalaka bir aptal gibi asılmayın hatuna, cool olun, sizde kendinizi biraz ağırdan satın. Bazı kadınlar frijit olur, onlarla boşuna vakit kaybetmeyin, gözüne kestirdiğiniz başka bir hatuna yazın. Onu güldürün, ama aptal esprilerle değil.

Arkadaş toplantıları: Bir arkadaşınızın evindeki toplantı veya parti çok iyi bir "kadın tavlama" mekanı olabilir. Büyük bir ihtimalle arkadaşınızın bir çok bekar - veya evli (bakınız: Başkasının kadını) - kız arkadaşı da partiye katılacaktır. Ortak arkadaşınız sayesinde gözünüze kestirdiğiniz kadınla tanışır ve onu etkilemeye çalışırsınız. Hatta, eğer şeytan tüyünüz varsa, hemen o akşam arkadaşınızın evinde bir "quickie" (bakınız: Şipşak seks) bile yapabilirsiniz.

Dans dersi: Kadınlar dans etmeye bayılır. Bir dans kursuna yazılır ve derslere giderseniz kendinizi bir sürü hurinin arasına düşmüş gibi hissedersiniz. Üstelik, kadınlar dansa ilgi duyan erkeklere de bayılır, sizi kendilerine yakın bulurlar böylece hemen kaynaşabilirsiniz. Burada hoşunuza giden bir hatunun kalçalarını nasıl kıvırdığını, göğüslerinin zıplarken nasıl hopladığını görür ve daha da gaza gelirsiniz. Eğer tango gibi bir ders seçerseniz bir bayanla eşleşeceğinizden çok yakın temasa girip hemen mevzuyu ilerletebilirsiniz.

Şarap tadımı: Artık büyük şehirlerde bir çok "şarap tadım" merkezleri var ve bunlar çeşitli aktiviteler düzenliyorlar. Bu tip aktivitelere katılan kadınlar genelde daha klas hatunlardır, akıllı ve zevklidirler. Ortam da nispeten daha romantik ve klastır, dolayısı ile buradan bir hatun tavlamanız işten bile değildir, yeter ki aklı başında konulardan bahsedin. Aynı şekilde yemek kursları da karşı cinsle tanışma mekanlarıdır, muhabbeti ilerletip birbirinize yemek yapıp tattırma ayağıyla mercimeği fırına verebilirsiniz.

Köpek gezdirme: Köpeğiniz varsa onu alıp mesela Bebek parkında gezdirmeye çıkartın. Bu gibi iyi mahallelerdeki parklarda köpeğini dolaştıran bir çok bayan görürsünüz, ve köpeklerinizin birbirine yaklaşıp koklaması veya oynaşması size tanışmak için çok iyi bir fırsat yaratır. Bu fırsatı kaçırmayın, bir kaç sefer sonra köpekleriniz gibi siz de "oynaşırsınız". Burada önemli olan şey köpeğinizin şirin bir hayvancık olması, sakın ola ki korkunç ve vahşi bir köpekle denemeyin, daha başından kaybedersiniz.

Spor: Sahil yolunda bisiklete binerken veya paten yaparken, Uludağ'da kayak kayarken veya bir spor salonunda (bakınız: Spor salonları) fitness yaparken bir çok single kadın görürsünüz. Spor yapma bahanesiyle kadınlarla tanışmak çok kolaydır, çünkü çok rahat konuşabileceğiniz bir ortak noktanız vardır. Bazen gözüne kestirdiğiniz hatuna yalancıktan yanlışlıkla - ama çok dikkatlice - hafifçe çarpmak yada onun size çarpmasını sağlamak bir anda sizinle ilgilenmesine sebep olur. Mesela o size bisikleti ile çarpar ve siz de kendinizi artistlikle yere atarsanız çok üzülecek ve size yardım etmeye çalışacaktır. Ayrıca deniz mevsiminde yazlık yerlerdeki plajlar da uygun tanışma mekanlarıdır, üstelik beğendiğiniz hatunun vücudunu bikini ile çok detaylı görebilir ve ona göre takılıp takılmamaya karar verebilirsiniz.

İş gezileri: İş gezileri veya iş yemekleri genelde her çalışan insanın sıkça yaptığı bir şeydir. Bir iş seyahatine gittiğimizde, eğer yanımızda başka bir iş arkadaşımız geliyorsa ve o kadınsa o zaman onunla işi pişirebilirsiniz. Yanlız gidiyorsanız da gittiğiniz yerde başka kadınlara yazabilir ve onları yatağa atabilirsiniz (bakınız: "İş" mi yoksa "Sipariş" mi?).

Geziler: Yurt dışı veya yurt içi turistik seyahatler kız tavlamak içen idealdir. Eğer bir grup turuna katılıyorsanız grupta muhakkak bir kaç single hatun vardır, onlara yazabilirsiniz. Eğer münferit bir geziye çıkıyorsanız gittiğiniz yerlerde lokal hatunlara takılabilir ve onları tavlamaya çalışabilirsiniz. Böylece hem gezerek eğlenirsiniz, hem de bir hatunu yatağa atarak eğlenirsiniz.

Sanat galerisi: Kadınlar ince ruhludur, o yüzden sanatı severler. Güzel bir sanat evinde veya sergide entelektüel kadınlarla tanışma şansınız yüksektir. Eğer sanattan biraz anlıyorsanız ve entelektüel bir diyalog başlatabilirseniz, o kaliteli hatunu etkileyebilir ve önce akşam yemeğine daha sonra ise bir şeyler içmeye bir gece kulübüne götürebilirsiniz. Sonrası malum...

Yardım kuruluşları: Bir yardım kuruluşunda veya ona benzer bir organizasyonda gönüllü olarak çalışabilirsiniz. Kadınlar çok yumuşak ve sevecen oldukları için ihtiyacı olanlara yardım etmeyi severler. Siz de bu tip yardımlara katılarak onların gözüne girebilirsiniz. Örneğin sokak çocuklarına, sokak hayvanlarına, yaşlı yurtlarına yardımcı olan organizasyonlara katılarak "müşfik erkek" rolünü oynayabilir ve kadınları etkileyebilirsiniz. Üstelik bu tip yardımlarla sevap işlemiş te olursunuz.

Sosyal medya: Tüm yukarıda bahsedilen fiziki yerlerin haricinde, internet üzerinden sosyal medya ile paylaşım size yeni hatunlarla tanışma fırsatı verir. Facebook, MySpace, Twitter, Yelp gibi sosyal medya araçlarını kullanarak kendinize bir fan ordusu yaratabilir veya chat ile yeni kızlarla tanışabilirsiniz. Şansınız varsa bu sanal ortamdan gerçek ortama geçip gerçek seks yapmaya başlarsınız, ya da internet üzerinden sanal seks takılırsınız (bakınız: Sanal seks alemi).

Erkek dediğin...

"Erkekler ne işe yarar?", genelde tüm kadınların sorduğu sorudur. Bu kinayeli soruyla hem bizlerle dalga geçerler - sanki hiç bir işe yaramayan kımıl zararlısıymışız gibi - hemde aşağılarlar, sanki onlar bizden çok daha önemliymiş gibi. Tabii ki kadın ve erkek farklı yaratılmıştır, sadece fiziksel olarak değil kafa yapısı olarak ta, ama bu hiç bir cinse diğer cinsi aşağılama hakkı vermez. Nasıl ki erkekler "bu karı milleti orospu !" diye bir genelleme yapmaması gerekiyorsa aynı şekilde kadınlarında "bu erkekler hiç bir işe yaramaz !" gibi bir genelleme yapmaması lazım. Ama gelin görün ki olay öyle değil, her iki taraf ta birbirine laf sokmaktan haz alıyor. Bu yazımızda erkeklerin ne işe yaradığını irdeleyeceğiz biraz.

Erkek dediğin öncelikle "erkek" gibi olmalıdır; "yumuşak" olmak erkekliğin ruhuna aykırıdır (bakınız: Gey Gay Guy olayları). Erkek kendisine bahşedilen penisin hakkını vermelidir, ama bu penisi hem cinsleri üzerinde değil karşı cins üzerinde tatbik etmelidir. Seks, erkeklerin yeme - içme gibi en önemli faaliyetlerinden biri olduğu için tüm erkeklerde aşırı bir cinsel arzu bulunur ve bu arzuyu bastırmanın tek yolu mastürbasyon (bakınız: Mastürbasyona devam) veya sanal seks (bakınız: Sanal seks alemi) değil, "gerçek" sekstir.

Erkek dediğin sözünün eri olmalıdır, yanar - döner veya kaypaklık eden erkekler makbul değildir (bakınız: Hayatımız yalan !). Tabi bir çok insan gibi erkeklerde bazen yalan söylerler, özellikle de karılarına veya sevgililerine (bakınız: Erkekler neden aldatır?).

Erkek dediğin güçlü olmalıdır. Sadece fiziksel güçten bahsetmiyorum; ayakları yere basmalı, kararlı ve tutarlı olmalıdır. Kadınını her zaman korumalı ve ona sahip çıkmalıdır. Kendine güveni olmayan pısırık bir erkek ne kadınlardan ilgi görür ne de toplumun diğer fertleri tarafından. Aynı zamanda erkek nazik ve müşfik olmalıdır, kadınını kanatlarının altına almalıdır, düşünceli olmalıdır.

Sadece bu kadar değil, kadın bakış açısına göre erkeğin daha bir çok görevi vardır ve bunların hepsini harfiyen yapmalıdır; Evi geçindirmek, karısına hediyeler almak ve çocukları iyi okullarda okutmak için çok çalışmalı ve çok para kazanmalıdır. Ev işlerinde karısına yardım etmeli, onun çok yorulmasına müsaade etmemelidir. Market alışverişini yapmalı ve torbaları eve taşımalıdır. Bir seyahate giderken tüm planlamayı yapmalı ve arabayı her zaman erkek kullanmalıdır. Kadının anne - babasına karşı iyi davranmalı, onlarla ilgilenmelidir. Sevgilisine veya kız arkadaşına her zaman çiçek almalı ve arada sırada güzel hediyeler almalıdır. Kadını her zaman dinlemeli, söyledikleri saçma sapan olsa dahi ona hak vermelidir. Her zaman bakımlı ve temiz olmalı, güzel giyinmeli, yakışıklı olmalıdır. Ve saire, ve saire, ve saire...

Eğer tüm bu yukarıda bahsettiklerimi yapabilirseniz o zaman kadınlardan artı puan alırsınız. Ama hemen o kadar sevinmeyin çünkü eninde sonunda aldığınız o puanları sıfırlamasını bilirler ve siz yine "işe yaramaz" erkek kategorisine girersiniz. Kısacası, ağzımızla kuş tutsak bu kadınlara yaranamayız.Maalesef kadınlara göre hepimiz birer odunuz (bakınız: Erkekler odun mudur?)

20 Şubat 2012 Pazartesi

Kadın vermezse...

Biz erkeklerin sekse aşırı düşkün olduğumuz herkes tarafından bilinir. Özellikle kadınlar bu zaafımızı çok iyi bildikleri için bizlerle istedikleri gibi oynarlar; ergenlik çağlarında gösterirler ama vermezler, henüz bakire olduklarını söylerler (bakınız: Kız değilsen orospusundur !). Üniversite çağına geldiğimizde verirler ama her istediğimizde değil, sadece onlar istediğinde ! İş hayatına atıldığımızda daha fazla kadınla ilişki yaşarız, artık uzun soluklu sevgilimiz vardır veya evlenmişizdir, ama yine de çok vermezler çünkü ya başları ağrır, ya iş yerinde patrona kızmışlardır ve streslidirler, yada ay başıdır. İleriki yaşlarda ise artık bizimki kalksa dahi (bakınız: Ötmeyen kuş !) onlar menopoza girmiştir, istesen de olmaz. Kısacası hevesimiz hep kursağımızda kalır ve istediğimiz sıklıkta partnerimizle cinsellik yaşayamayız.

Peki ama bu durumda ne olur, yani kadın erkeğe vermezse ne yaparız? Tabii ki başka kadınlara bakmaya başlarız, gözümüz ve aklımız evden dışarı kayar. Ondan sonra da adımız "aldatan erkeğe" çıkar (bakınız: Erkekler neden aldatır?). İyi ama, bu bizim suçumuz mu acaba? Yani biz istiyoruz, kuduruyoruz, düz duvara tırmanıyoruz ama karı milleti vermiyor. E bu durumda ne yapmamız gerekiyor, başını taşla ezelim mi? Tabii ki bazı insani ve hayvani duygularımızı tatmin etme yoluna gideceğiz. Zaten mastürbasyonla sürekli olarak bu duygularımızı frenlemeye çalışıyoruz (bakınız: Mastürbasyona devam) ama nereye kadar?

Sevgili eşlerimiz veya sevgililerimiz, lütfen biz erkekleri biraz olsun anlamaya çalışın; seks bizim için çok önemli bir dürtü ve bir şekilde bunu yapmamız lazım, ama sizinle ama sizsiz ! Bu, kesinlikle size karşı bir saygısızlık veya aldatma değil, sadece ve sadece içimizdeki o dayanılmaz dürtüyü bastırmak için yaptığımız bir eylem. Lütfen bizlerle daha fazla yatın, yatın ki bizler başka kadınlarla yatmayalım...

Ottur çeker, boktur kokar

Aşk için argo bir deyim vardır: "Ottur çeker, Boktur kokar", yani aşk bu belli olmaz, bir sinek gibi ota da konabilir boka da... Benim anlatacağım şey aslında aşk değil, ben aşık olmayı üniversite yıllarımdan sonra bıraktım. En son aşık olduğum kız, hesapta beni çok seven ve evlenme hayalleri kurduğum o kız, ben askerdeyken beni terkedip başka biriyle evlendikten sonra bir daha kimseye aşık olmadım, evlendiğim kadına dahi ! Acaba o son "aşk" bana neden bu kadar koydu? Çok güzel bir kız değildi, gerçi vücudu hakikaten enfesti ama suratı "eh işte". Ben daha çok sarışınları severim ama bu kız esmerdi. Tabii ki çok kafa bir kız idi ama daha bir çok kafa kız ile çok iyi arkadaş veya sevgili olmuştum o zamanlar. Peki ama ondan ayrılmak, daha doğrusu terkedilmek bana niye bu kadar koydu? Daha önce de başkaları tarafından terkedilmiştim ama böyle değil, benim aşık olduğum ve onun bana aşık olduğundan yüzde yüz emin olduğum biri tarafından değil.. Açıkça söylemek gerekirse, genelde terkeden taraf ben olmuşumdur, hayatımda bir kız tarafından çok az terkedildim, ve o son sefer bana çok koymuştu..

Acaba bu kadar bozulmama sebep olan şey onu çok sevmem ve ilk defa evililik hayalleri kurmama rağmen terkedilme hissi miydi? Acaba bu terkedildiğim an ondan çok uzakta olmam - yani askerde olmam - ve olaya müdahale edememem miydi? Yoksa onunla bir çok defa yatıp petting yaparak sevişmemize rağmen kızlığını vermemesi, yani onu evlenene kadar koruması mıydı? Yada bana vermediği kızlığını gidip o "başka" adama mı vermişti? Belki bunların hiç biri, yada hepsi. Açıkçası artık hiç te umrumda değil, ama sorun şu ki o kızdan sonra hiç kimseye aşık olamadım, sadece ya çok sevdim yada çok ilgi duydum, ama asla aşık olmadım. Karımı da çok sevdim, ama sevgi ile aşk farklı şeyler.

Bunları anlatmamın sebebi şu anda yaşadıklarımın aşk ile ilgisi olmadığı.. Ama aşık değilim demek sevmiyorum demek değildir. İnsan bir çok kişiyi - yada şeyi - aynı anda sevebilir; mesela karısını yada kocasını, metresini, arkadaşlarını, köpeğini yada kedisini, mavi gömleğini, salondaki orkidesini, vs. Bazılarını diğerlerine göre daha çok severiz; mesela eşimizi metresimize göre daha çok sevebiliriz, yada kanka arkadaşlarımızı iş arkadaşlarımıza göre daha çok severiz. Sevgi'nin dereceleri vardır, yani bir hiyerarşi vardır. Bu hiyerarşik düzen içinde tüm sevgimizi basamaklara yerleştiririz: anne-baba sevgisi, karı-koca sevgisi, kız-erkek arkadaş sevgisi, kedi-köpek sevgisi, giysi, çiçek, vs gibi. Ve tüm bunları sevmeye devam ederiz.

Bu kadar sevgi içerisinde arada bazen başkalarına da ilgi duyabiliriz veya sevebiliriz. Eşimiz veya partnerimiz varken bir başka kadına veya erkeğe ilgi duyabiliriz (bakınız: Ya başkasına ilgi duyarsam?). İşte benim durumum bu sanırım; başkasına ilgi duyuyor ve onu seviyor olabilirim, onu düşününce kalbim pır-pır ediyor olabilir, onun bana mesaj atması için aportta bekliyor olabilirim, onun yaptığı her hareketi sanki o da bana ilgi duyuyormuş gibi algılayabilirim, onun adını duyunca heyecanlanıyor olabilirim, ve en nihayetinde onunla deliler gibi sevişmek ve onunla çocuk yapmak istiyor olabilirim. Tüm bunları istiyor olabilirim, ama bu illa da yapacağım demek değildir çünkü bazı şeyler karşı tarafın hislerine ve ortama da bağlıdır. Biraz kısmet, biraz kader, biraz da şansa bağlıdır bazı şeyler, kime aşık olacağımızı veya kimi seveceğimize biz karar veremeyiz, sadece öyle "olur". Kısacası, "ottur çeker, boktur kokar".

19 Şubat 2012 Pazar

"İş" mi yoksa "Sipariş" mi?

Hepimizin iyi veya kötü bir işi var; Bazılarımız "serbest meslek erbabı", yani ne iş yaptığı belli değil, bazılarımız ise "kurumsal köle" tabir ettiğimiz cinsten. Bazılarımız kendi işini yapıyor, bazılarımız ise patronun daha fazla para kazanması için çabalıyor. Bazılarımız sabah 9 akşam 5 çalışıyor, bazılarımız eşek gibi geç saatlere kadar tırmalıyor, bazılarımızın ise herhangi bir saati yok çünkü patron oldukları için istedikleri zaman gidiyorlar işe. Bazılarımız hafta sonları asla çalışmıyor, bazılarımız ise "seve seve" çalışıyor. Bazılarımız bir ton para kazanırken bazılarımız ay sonunu zor getiriyor. Sonuç olarak; hepimizin bir işi - gücü var. Evet, buraya kadar her şey normal, ama bakalım bundan sonrası normal mi?

Bir çoğumuz işi gereği seyahate çıkarız, bazen de akşamları iş yemeğine gideriz. Özellikle yatılı iş seyahatlerinde, evden uzak olmanın verdiği rahatlık ile, arada sırada "kaçamak" yaparız (bakınız: Erkekler neden aldatır?). Evimizde bizi bekleyen enfes bir sevgilimiz veya harika bir karımız ve çocuklarımız olsa dahi, gidilen bir iş seyahatinde yapılan kaçamağın verdiği zevk ve heyecan bir başka olur. Bu iş gezilerinde yapılan kaçamak, kız arkadaşınızı veya karınızı aldatmak manasına gelmez, sadece kısa süreli bir heyecan ve değişik bir şey yapmanın dayanılmaz çekiciliğidir. İster bir "paralı asker" ile beraber olun, ister "kaçak et" kesin, isterseniz barda tanıştığınız hatunla sarhoş kafayla sabaha kadar sevişin, o yaptığınız şey orada kalır, tıpkı Las Vegas için söylenen o meşhur söz gibi: "What happens in Vegas, stays in Vegas".

Düşünün ki, evden uzakta bir iş gezisine gitmişsiniz, sevgilinizden veya karınızdan çok uzaklardasınız ve onlar gözünüzde tütüyor. Ama gittiğiniz şehirde veya ülkede, o soğuk ve donuk otel odasında tavana veya televizyona bakarak vakit geçirmek istemiyorsunuz. Odada oturup Pay TV'de "miki" filmleri seyredip mastürbasyon yapmaktansa (bakınız: Mastürbasyona devam) gerçek bir kadınla beraber olmak istiyorsunuz. Yabancı veya tanımadığınız bir kadınla beraber olmak güzel bir fantezidir (bakınız: Erkeklerin Top 10 seks fantezisi). Ayrıca, o gece beraber olacağınız kadını altınıza aldığınızda belki de eşinizi veya sevgilinizi düşüneceksiniz, ona yapmaya kıyamayacağınız veya onun kabul etmeyeceği pozisyonları ve hareketleri (mesela anal seks) bu "yabancı" kadınla yapacaksınız. Ve tüm bunları sadece o iş seyahatinde yapıp daha sonra arkanızda bırakacaksınız ve sanki hiç bir şey olmamış gibi eve dönüp kendinizi sevgilinizin kollarına atacaksınız. Buraya kadar da anlaşılmayacak bir şey yok sanırım.

Asıl önemli kısım ise bundan sonra başlıyor: o iş seyahatinde yaşadığınız anı unutabilecek misiniz yoksa oraya takılıp kalacak mısınız? Eğer sevgilinizi veya karınızı çok seviyorsanız o anlar zaten kafanızdan uçup gidecektir, "elinizin kiri" olarak kalacaktır. Ama eğer eşiniz veya sevgiliniz ile aranızda sorunlarınız var ise orada yaşanan "yasak" ilişki kafanızı kurcalayacak ve sizi eşinizden daha da uzaklaştıracaktır. Dikkat edin, bu işin sonu boşanmaya kadar gidebilir (bakınız: Boşanma sanatı).

Bence öyle yada böyle, bir iş seyahatinde başka bir kadın (veya erkek) ile yatacaksanız iki şeye dikkat etmeniz gerekir: kesinlikle prezervatif ile korunun ve asla adres - telefon gibi kişisel bilgilerinizi vermeyin, daha sonra başınız ağrıyabilir. Eğer tüm bunlardan veya eşinizden korkuyor, veya onu gerçekten çok seviyorsanız, asla böyle bir maceraya kalkışmayın ve başkasıyla yatmayın. Eğer yaptıysanız da boşuna pişmanlık yaşamayın, unutmaya bakın.